Sık Sorulan Sorular

Sık Sorulan Sorular

Bazı kişiler diş hekimine gitmekten çok korkarlar. Bunun sebebi daha çok geçmişte (özellikle çocuklukta) yaşamış oldukları kötü tecrübeler veya kötü izlenimlerdir. Çoğunlukla da bu endişenin temelinde iğneye ve acıya karşı duyulan korku vardır. Gelişen teknoloji hastaların ağrı duymaması için birçok alternatif sunmaktadır. Bu nedenle günümüzde hastalar pek ağrı ile karşılaşmamaktadır. Örneğin teknolojinin gelişmesiyle diş hekimliğinde anestezi amacıyla kullanılan iğnelerin çapları bir milimetreden daha az olacak şekilde (0.35-0.40 mm) yapılmaktadır. İğnenin çapının çok ince olması nedeniyle hasta çoğu zaman iğnenin yapıldığını hissetmemektedir. Buna rağmen yinede endişelenen veya korkan hastalar için iğne yapılmadan önce sprey şeklindeki yüzeysel anestezikler kullanılarak iğnenin hiç hissedilmemesi sağlanabilir.

Genellikle hasta hekim arasındaki diyalog ve yaklaşım iyi olursa ve hastanın hekimine güveni tam ise herhangi bir sorunla karşılaşılmaz. Öncelikle tedavi edilmesi gereken dişin vücuda verdiği zararlar ve ağrı gibi olumsuzluklar göz önüne alınarak, bundan kurtulmak gerektiği hatırlanmalıdır. İyi bir anestezi sağlandıktan sonra, gerek çekim gerekse diğer tedaviler sırasında herhangi bir ağrı ya da acı olmaması gerekir. Genellikle insanlar çevrelerindekileri korkutmayı severler ve bu basınç ve çıtırtıları abartarak anlatırlar. Bu tür yanlış telkinlerin etkisinde kalınmamalı, her türlü soru hekime yöneltilmelidir. Bu korkunun hiçbir şekilde giderilemeyeceğinin anlaşıldığı özel durumlarda, sedasyon veya genel anestezi altında çekim yapılabilir

Diş sağlığı için zararlı olarak nitelendirilen gıda maddeleri şekerli ve asitli gıdalar ile dişler üzerine yapışıp kalan, kolay temizlenemeyen maddelerdir. Bunları tamamen kesmek değil ancak belirli bir düzen içinde tüketmek diş çürüğünün önlenmesi için gereklidir.

Diş sağlığı için önerilen beslenme şekli;

  • Şekerli, yapışkan ya da asitli gıdalar üç ana öğün içinde tüketilmelidir.
  • Öğün aralarında elma, havuç gibi sert dişleri temizleyip dişetine masaj yapacak gıdalar yenmelidir.
  • Şekerli, yapışkan gıda yendikten sonra dişlerin fırçalanması mümkün değilse ağız su ile çalkalanmalı ya da bir bardak su içilmelidir.
  • Yine şekerli gıda yendikten sonra ağza atılacak bir parça peynir şekerin çürük önleyici etkisini gidermek açısından son derece önemlidir.

Diş dostu olarak kabul edilen gıda maddelerinin başında proteinler gelir. Vücudumuzun temel yapı taşını oluşturan bu maddeler hem dişlerin gelişimi sırasında, hem de dişler sürdükten sonra diş sağlığı açısından da mutlaka tüketilmesi gereken gıda maddeleridir.

Yüksek protein içeriğinin yanı sıra diş sağlığındaki önemi açısından peynir özellikle şekerli gıda tüketimi sonrası şiddetle tavsiye edilen bir besindir.

Yer fıstığı da içeriğindeki fosfat nedeniyle çerez türü yiyecekler arasında diş dostu olarak nitelendirilen bir besindir.

Rafine edilmemiş hububat (beyaz undan yapılmış ekmek yerine kepekli esmer ekmek) diş sağlığı açısından tercih edilmelidir.

Ağız kuruluğu tükürük bezlerinin tükürük salgılama fonksiyonlarının azalması sonucunda oluşur. Tükürük salgısındaki azalma ise ağızda oldukça ciddi sorunların oluşmasına yol açabilmektedir. Bakteri plağı ve yiyecek artıkları dişler üzerinde kolayca birikerek dişlerde çürüklere ve ağızda yaralara neden olabilir.

Sebepleri:

  • Yaşlılık: Bu durum tek başına olmasa da etkili bir faktördür.
  • Sistemik hastalıklar: Romatizmal hastalıklar(Sjogren’s sendromu, sistemik lupus eritematozus, skleroderma), Bağışıklık sistemi hastalıkları (AIDS), Hormonal bozukluklar (Şeker hastalığı), Nörolojik bozukluklar (Parkinson)
  • Çiğneme kabiliyetinin azalması: Çiğneme fonksiyonunun azalmasına neden olan sıvı ve yumuşak gıdalarla beslenme de ağız kuruluğuna yol açabilir.
  • Operasyon: Tükürük bezlerinin herhangi bir sebeple cerrahi olarak çıkarılması
  • Radyoterapi: Özellikle onkoloji hastalarına uygulanması sonucunda tükürük bezlerinde kalıcı hasar yapar.
  • İlaçlar: Dekonjestanlar, diüretikler, tansiyon ilaçları, antidepresanlar, antihistaminikler gibi birçok ilaç ağız kuruluğu yapar.
  • Kafein ve alkolün fazla miktarda tüketimi
  • Sık sık azar azar su içmeli, gece yatarken yanında su bulundurulmalı
  • Şekersiz sakız çiğnenmeli
  • Sigara, alkol, şekerli yiyeceklerden uzak durulmalı
  • Yaşanılan ortamın nemi ayarlanmalı
  • Bakteri plağı kontrol altına alınmalı
  • Floridli diş macunu, jel, gargara kullanılmalı
  • C vitamini kullanılmalı
  • Yapay tükürükler kullanılabilir
  • İçeriğinde alkol ve sodyum lauryl sülfat bulunan ağız ve diş bakım ürünlerini kullanmamak gerekir.

Xerostomia, ciddi ağız rahatsızlıklarına yol açabilir; ihmal edilmemelidir.

Bazı kişiler diş çürümelerini önemli bir sorun olarak görmezler. Ancak, zamanında ve doğru şekilde müdahale edilmediğinde, daha çok sorun yaratan bir duruma yol açabilir. Çürüğün ilerlemesi ile bakteriler dişin özüne ulaşarak enfekte olmasına neden olurlar. Enfeksiyon dişin köküne ve çevre dokulara yayılarak abse olarak bilinen şişliklere neden olurlar. Enfeksiyonun kemiğe ulaşarak yumuşak dokularda şişme yapması sonucunda şiddetli ağrı oluşur ve hemen müdahale edilmezse dişin kaybedilmesi kaçınılmaz olur.

Modern diş hekimliğinin amacı; diş kayıplarının mümkün olduğu kadar önüne geçmek ve doğal dişleri ağızda tutmaktır. Çünkü; tek bir dişin kaybı bile genel diş sağlığı ve görünümde olumsuz değişikliklere neden olmaktadır. Bu nedenle iltihabın veya kistin büyüklüğüne göre dişin kök ucunda oluşan bu patolojik dokuların uzaklaştırılması işlemi olan apikal rezeksiyon operasyonu yapılarak dişler daha uzun süre ağızda tutulmaya çalışılır.

Pulpada enfeksiyon ya da kalıcı bir hasar varsa kanal tedavisine gerek duyulur. Tedavi edilmemiş çürükler pulpa enfeksiyonuna neden olabilir. Diş minesi ve dentin çürük nedeni ile kök kanalına kadar madde kaybına uğrar ve çürük nedeniyle oluşan bakteri pulpada enfeksiyon oluşumuna neden olur. Dişin iç kısmında bulunan bu enfeksiyonlar için antibiyotikler dişte ve çevresinde oluşan iltihabı ortadan kaldırmakta etkili değildir. Pulpada bulunan iltihap ağrıya neden olabilir. Meydana gelen enfeksiyon tedavi edilmezse apse oluşumuna ve dişi çevreleyen kemikte zarara neden olabilir. Kanal tedavisinin amacı dişi, enfekte olmuş ya da zarar görmüş pulpayı çıkartarak kurtarmak ve herhangi bir iltihabı tedavi etmek boş kanalları özel bir dolgu maddesi ile doldurmaktır. Eğer kanal tedavisi yapılmazsa dişin çekilmesi gerekebilir. Doğal dişi korumak her zaman tercih edilir. Bir ya da daha fazla diş eksikliği komşu dişlerin yer değiştirmesine, duruş şeklinin bozulmasına sebep olabilir. Ayrıca doğal dişleri korumak implant ve köprüler gibi pahalı ve derin tedavilerin uygulamasını gerektirmez.

Dişlerin ve çevre dokuların çeşitli nedenlerle madde kaybına uğradığı ya da tamamen yok olduğu, yani kaybedildiği durumlarda, onları onarmak ya da yerine konması için kullanılan, hazırlanmış materyallere protez adı verilir.

Protezde, hastanın kaybolan fonksiyonları tekrar kazandırılmaya çalışılırken, aynı zamanda bozulan konuşmasının da düzeltilmesi ve estetik görünümün de daha iyi olması amaçlanmaktadır. Böylelikle büyük oranda kaybedilen ağız sağlığı düzeltilirken toplum içinde eksik ya da harap olmuş dişlerle yaşamak zorunda kalan bireylerin psikolojik açıdan da desteklenmesi sağlanır. Çünkü bu şekilde yaşamlarını ( bir süre de olsa ) sürdürmek zorunda kalan bireyler, öncelikle gülmeyi unuturlar.

Bu da fonksiyonel bozuklukların yanı sıra, insanlarda kendine güven duygusunun zedelenmesine neden olur. Bu tip hastalara yapılan çeşitli protezlerle insanların yaşam kalitesinin yükseltilmesi amaçlanır.